Epey zamandır bir başucu kitabı gibi masamda duruyor bu kitap.
Ümit Evran abinin derlediği “Kırkağaç Ağzı” kitabı.
Ümit abi Kırkağaçlı bir doktor, 1946 doğumlu. İlk ve ortaokulu Kırkağaç’da okuduktan sonra gurbete gitmiş. Balıkesir, İstanbul, Almanya.
1982 yılında Türkiye’ye dönüp İzmir’e yerleşmiş.
Sanat, edebiyat arkeoloji ve fotoğrafla ilgileniyor. Kırkağaç hakkında çalışmaları, kitapları, hikayeleri, fotoğrafları var.
Kitabın önsözünden bir parça:
Dr. Georgios Nakracas’ın “Anadolu ve Rum Göçmenlerin Kökeni” kitabında belirttiğine göre, 20. yüzyıl başlarında Aydın vilayeti Manisa Sancağı Manisa merkezde yaşayan toplam 80.426 kişinin 37.900’ü Türk iken, aynı kaynağa göre Kırkağaç’ın toplam nüfusu olan 40.456 kişinin 35.373’ü Türk idi. Böylece Kırkağaç Manisa’nın en kalabalık kazası konumunda idi. Aynı yıllarda Kırkağaç un, zeytinyağı, pamuk çıçır fabrikalarının, çeşitli işletmelerin, halı üretim tezgahlarının, fişenkhanenin bulunduğu, hanları, ticarethaneleri, çeşitli esnaf ve zanaatkarlarıyla Ege bölgesinin en önemli sanayi ve ticaret merkezlerinden biri idi. O yıllar sadece kök boya üretiminde çalışmak üzere 2000 işçi dışarıdan gelerek Kırkağaç’a yerleşmişti.
Kırkağaç o dönemde sadece bir sanayi ve ticaret merkezi olmanın ötesinde bir eğitim ve kültür beldesi olarak şöhret yapmıştı. Nitekim Chateaubriand, Paris’ten Kudüs’e yaptığı seyahatte, 6 Ekim 1806 tarihinde Kırkağaç’a uğramış, gözlemlerini yazdığı kitapta hayranlıkla ve ayrıntılı olarak anlatmıştır. Yazar kitabında Kırkağaç’ın çok sayıda medreseye sahip olduğundan söz etmektedir. Dönemin en önemli eğitim kurumları sayılan bu medreselerin Kırkağaç’taki sayısının 30-35 arası olduğu bilinmektedir. Bu yüzden Mehmet Tahir bin Rıfat’ın 1909 yılında yayımlanan “Aydın Vilayetine Mensup Meşayih, Ulema, Şuara, Müverrih’in ve Etibbanın Teracim-i Ahvali” adlı eserinde, Kırkağaç’tan “Makarr-ı ulema” yani ilim başkenti olarak söz edilmektedir.
Sonuç olarak Kırkağaç hep bir ilim ve kültür merkezi olagelmiştir. O çok özel Kırkağaç ağzının oluşmasında bu kültürel zeminin etken olduğu kuşkusuzdur. […]
Memlekete dönünce Kırkağaç kültürünün ve ağzının değişmekte ve unutulmakta olduğunu görüyor ve kaybolup gitmesine gönlü razı olmuyor ve çalışmalara başlıyor.
İşte “Kırkağaç Ağzı” kitabı da böyle uzun bir çalışmanın ürünü. Kültürün en önemli taşıyıcısı olan dilin, özelde Türkçe’nin Kırkağaç ağzına ait özelliklerinin kayıt altına alınması…
Bu 130 sayfalık küçük kitap olmasa Kırkağaç ağzı unutulup gidecekti. O yüzden bu çok önemli, devasa bir çalışma.
Muhtevası ise şu başlıklar altında toplanmış:
- Kırkağaç ağzının fonetik özellikleri
- Kırkağaç’a özgü kelimeler sözlüğü
- Batı dillerinden giren sözcükler
- Çeşitli sözcüklerin Kırkağaç ağzında söylenişi
- Kırkağaç ağzının gramatik özellikleri
- Kırkağaç ağzında fiil çekimleri
- Kırkağaç ağzında zamirler
- Kırkağaç’ta lakaplar
- Kırkağaç’tan deyimler, deyişler, atasözleri
- Tekerlemeler
- Kırkağaç yemekleri
- Kırkağaç’ta hayvan isimleri
- Kırkağaç’ta bitki-çiçek isimleri
- Kırkağaç argosu
- Kırkağaç’ta hitaplar
- Kırkağaç’ta ilençler (beddualar)
- Kırkağaç’ta dualar – iyi dilekler
- Maniler, ninniler
- Kırkağaç Türküleri
- Kırkağaç Oyun Havaları
- Bilmeceler
Başucu kitabı dedim, şöyle ki: Bu kitabı 24 Eylül 2022 tarihinde almışım. Bu yazıyı yazdığım sırada üzerinden tam bir yıl geçmiş. O zamandan beri ben de aklıma gelen Kırkağaç’a has tabirleri not ediyorum ve kitapta olup olmadığına bakıyorum. Kitapta yer almayanları kaydediyorum.
Aşağıdakiler de Kırkağaç ağzının unutulmaması adına benim küçük bir katkım.
Özellikle dedem ve ninemden, annem, babam ve mahalledekilerden duyduğum tabirler çoğu.
17 Mart 2021 tarihinde Kırkağaç’a has pideli paça için bir video hazırlamıştım. Videonun bir kısmında da, o zaman 97 yaşında olan rahmetli ninemle konuşmuştuk. Okuma yazma bilmeyen ve hep çocukken öğrendiği dili konuşan ninemin bu kaydı, Kırkağaç ağzı hakkında size bir fikir verebilir.
Gelelim kaydettiğim kelimelere. Daha aklıma geldikçe bu listeye ilave edeceğim:
alaf aldırmak | Kokmak(?) gibi bir anlam hatırlıyorum, hayvan yemi ortamı ile ilgili olabilir. Gezip dolaştıktan sonra “ferahladın mı” anlamında da kullanılıyor, “alafını aldın mı”. |
andavallı | Abuk subuk işler yapan, saftirik. |
apbecik | Tertemiz. |
avla | Buğu, pus. “Ayın etrafı avlalı.” |
aznavır | Yaramaz, haşarı çocuklara söylenen bir kızma, azarlama sözü. Aznavour, Aznavuryan, Ermeni soyadı, ilgisi olabilir. |
babak | Sayfa 95, “Kırkağaç’ta Hitaplar” bölümünde geçiyor; karı-kocanın birbirlerine isimleriyle hitap etmek yerine kullandıkları tabir. İlave olarak “Babak geldi, babak gitti” şeklinde “karım/kocam geldi, gitti” anlamında da kullanılır. |
bedestan | Darmadağınık, “ortalık bedestan (olmuş)” şeklinde. |
bircazı | Mevzubahis kişi, o kişi anlamında. |
bostan | Meyvenin yetiştiği bahçe anlamına gelirken, Kırkağaç ağzında “kavun” anlamındadır. Eskiden kimse kavun demezdi. “bostanlar oldu, bostan kestik, bostan astık”. |
cincibir | Küçük çocuklar için kullanılır, “sevimli” anlamında. |
cirbesi çıkmak | Terden, yağmurdan, sudan sırılsıklam olmak. |
çepezen | Dağınık. |
çit | Ağaçtan örülmüş tarla sürmekte kullanılan bir alet, “çit çekmek”. |
dabıyetsiz | Terbiyesiz anlamında. (tabiatsız) (?). |
dasdingil | Lönk diye, dümdüz; dasdingil sö:leverdi. |
de mi, di mi | Değil mi. |
demşek | Haşarı, zıpır. Sözlükte “temşek” olarak geçiyor. |
deh di | Hadi yürü veya kullandığın aleti (traktör, motosiklet) yürüt, harekete geç anlamında. |
dırgaz – kapının dırgazı, dırgazlamak | Kapının arkasındaki demirle kapıyı sürgülemek, kilitlemek anlamında. |
dibinden | Kitapta sayfa 9’da temin < demin anlamında. |
dingabak açmak | Sözlükte “dingabak atmak” şeklinde. Takla atmak. |
divir bakam | Anlat bakalım. |
dongur dongur | Meyvesi çok olan bitki, ağaç vesaire için söylenir; “badılcanna dongur dongur dökmüş/olmuş” gibi. |
düz dur | Fazla kıpırdama, hareket etme, yaramazlık yapma anlamında. |
fas fas | Yumuşak, içi boş, kof anlamında, özellikle toprak için. |
gavsara | Ekmek sepeti. Sözlükte “kavsara” şeklinde geçiyor. |
gevşek | Dayanıksız, narin kimse anlamında. |
gökçe karanlık | Mavi saat. |
gübtük gübtük | İçi sıvı dolu birşeyin çalkalanması, o şeyi çalkalamak anlamında. Genellikle olumsuz; “gübtük gübtük yapma”, sallayıp çalkalama anlamında. |
ıngıraz | çok hasta, gidici. |
ilmik/ilmek | Sözlükte “imik” olarak geçiyor. “İlme üstü düşmüş” şeklinde kullanıldığını net olarak hatırlıyorum. |
ispirte | “istirpe” olarak girişte geçiyor. Ben hep “ispirte” olarak duydum, sayfa 2. |
işe | Şey. Küçükken dışarıdan bir aile gelip komşumuz olmuştu. Çocuğuyla oynarken ben “işe…söyle yapsak” gibi birşey söylemiştim. O da yanlış anlayıp “işicem mi lan ben” diye kızmıştı bana. |
gaba | Yumuşak, daha çok toprak için kullanılır. |
gabagöt | Tembel, iş yapmayı sevmez. |
gavsara | Ekmek sepeti. Sözlükte “kavsara” olarak geçiyor. |
gidişmek | Kaşınmak. |
höyn | “Hey” gibi bir seslenme ifadesi. |
ipceve | İlk evvel. |
keferetsiz | Sözlükte “münasebetsiz” olarak geçiyor. Kötü, baştan savma anlamında da kullanılır. “Keferetsiz iş yapmış”, “İşçiliği keferetsiz” gibi. |
kirmeşlik | Sözlükte “kermeşlik” şeklinde geçiyor. Ben hep “kirmeşlik” şeklinde duydum. Kerme:’lik de denir. Kiremitler. |
köpeği çıkmak | Çok yorulmak. |
kurtulmak | Doğum yapıp gebelikten kurtulmak. “Filanca kurtulmuş” demek, doğum yaptı demek. Hayvanlar için de kullanılır. |
löp löp | Büyük parçalar halinde yutmak. “löp löp yemek” |
lümbürlöp | Ağzına kadar dolu. |
mekirdemek | Kıvranmak. |
nacap olsa | Nasıl olsa. |
neşt | İnekleri hareket ettirmek için kullanılan bir tabir, köpeğe “host”, kediye “pist” denmesi gibi. |
nevincemek | İçi tükenmek, midesi kazınmak gibi bir ifade. |
öcelen olmak | Çok korkmak. |
ösen | Herhalde. Sözlükte “önsen” olarak geçmiş. |
paldımsız | Düzgün yürümeyen kimse için kullanılır. Örnek: Paldımsız deve gibi yürüyor. |
papara | Ekmek aşı, sulu bir yemek. |
parpa | Azar. “Parpayı yemek”, azarlanmak anlamında. |
pultuzak | Özellikle ağaç, tahta gibi şeyler için kullanılır, pürüzlü, budaklı. |
sat sat | Yavan yavan. “Birşeyi sat sat yemek”. |
saşta | Sayfa 85, “sasta helvası” olarak geçiyor. Ben hep “saşta” şeklinde duydum. |
sı(ğı)rtmeç | Sayfa 8-13’de geçiyor, sözlükte yok. |
tufan dövmek | Telaş etmek, telaşa vermek, paniklemek. |
undan sonacıma | Ondan sonra. |
uva | Baba. Sözlükte vuva olarak geçiyor. |
yaşmak | Örtü, başörtüsü. |
yeğnelmek – yükünden yeğnelmek | Yükünden kurtulmak. |
yolluk | Kilim. |
yorukmak | Kitapta ünsüz düşmesine örnek “yoru:’mak” şekli var, sayfa 7. |
..dene: yapdene, etdene | Yaptığı zaman, ettiği zaman, sayfa 14, fiillerin sonlarına gelen takılar. |
Deyimler:
– Ayağı kırık köpek gibi dolaşmak: Sayfa 65’de az farklı bir şekli var.
– Küstüğü dağdan odun kesmemek: İlişkiyi tamamen bitirmek.
– Lom lom dil vermek: Sözünü esirgemeden, bazen kaba saba şekilde sözler sözlemek. Sayfa 73’de az farklı bir şekli var.
24 Eylül 2023
Kırkağaç