240820 – Sanat ve işte kitlenin yeri
İşimi ve sanatımı dengelemekte hala sıkıntı çektiğim zamanlar olur.
İş ve sanat farklı şekillerde ehlileştirmeniz gereken iki canavar.
Buyrun, 6-7 yıldır işine çalışan bir fotoğrafçıdan bir parça fikir […]
İşimi ve sanatımı dengelemekte hala sıkıntı çektiğim zamanlar olur.
İş ve sanat farklı şekillerde ehlileştirmeniz gereken iki canavar.
Buyrun, 6-7 yıldır işine çalışan bir fotoğrafçıdan bir parça fikir […]
Bugün bir başka acımasızlık örneği paylaşılmış haber hesapları tarafından, Twitter’da.
Bakamadım.
Ve tüm haber hesaplarını takibi bıraktım.
Bir kez daha anladım ki, herkes yapması gerekeni yapmalı.
Ben başka güzellik diyarlarından haberler getireceğim.
30 Nisan 2024 günü, ofise giden yolum üstünde, Beşiktaş iskelesindeki İstanbul Belediyesi tarafından işletilen kütüphane-kafeyi ziyaret ettim.
Önce Üsküdar-Beşiktaş motoruna bindim. Bazı b-rulosu videoları çektim.
Sonra kütüphaneyi ziyaret
Dijital – mekana bağlı olmayan bir işe sahip olmanın en güzel yanı…
Nerede isterseniz orada çalışabiliyor olmanız.
İki haftadır İstanbul’dayım.
Bugün, Beşiktaş iskelesindeki kütüphane kafeye gitmeye karar verdim.
Bu kütüphane-kafe konsepti çok hoşuma gitti, umarım yaygınlaşır.
Birşeyler atıştırdım, e-postaları kontrol ettim, bazı fotoğraflarım üzerinde çalıştım. Sonra çalıştığım ofise geçip yarın yayımlamayı düşündüğüm vlogu kaydettim.
Güne güzel bir başlangıçtı.
Çalışmaya dönme zamanı şimdi, iş güç hakkında daha konuşmak üzere…
.
#istanbul #beşiktaş #kütüphane #kafe #işgüç
Hapsedildikleri odadaki masa sallanmaya başlar.
Soren: Dışarıda birşeyler oluyor.
Dr. Halsey: Bir savaş var, farkındasın değil mi?
Soren: Evet, dış kolonilerde.
Dr. Halsey: Yani, savaşın da meselesi bu.
Hiçbir zaman koyduğun yerde durmuyor.
Halo: Sezon 2, Bölüm 4.
İçerikle ilgili sorunum şu:
İçerik üretimi, içerik üreticisi, içerik şu, bu…
Bu dışarıdan birinin […]
Karaosmanoğlu Camii’nin artık var olmayan eski minaresi… Yerine yenisini(!) yaptılar.
6 Nisan 2015, Kırkağaç
—
#karaosmanoğlu #cami #minare #kırkağaç
Şimdi durduk yerde aklıma takıldı:
Türkiye’de son 50 yılda mimari açıdan estetik değeri olan bir bina yapılmış mıdır acaba, var mıdır böyle bir yapı…
Her yerimiz, içimiz dışımız bina-beton oldu. Bir ara inşaat sektörü ekonominin motoru filan diye övünülüyordu. Vakıa, ekonomiyi yiyip bitirdi o ayrı mesele de…
Hiç gözünüzün önüne getirebiliyor musunuz?
Benim gelmiyor.
Cumhuriyetimiz 100 yaşında.
Bu yüzüncü yılda ne yazık ki neresinden tutsanız dökülen bir enkazın ortasındayız.
Devlet tarafsız, futbol hakemi gibi bir aygıt olması gerekirken, her kesim onu ele geçirip ötekilere ideoloji, hayat tarzı dayatmak üzere bir sopa gibi kullanmaktan vazgeçemedi ne yazık ki.
Evet, hakemsiz olmaz.
Ama taraf tutan bir hakemden, hatta oyuna girip topa müdahale eden bir hakemden daha kötü birşey de yoktur.
Bu ülke yüz yılı boyunca hiçbir zaman cumhuriyet olamadı.
Ama hiçbir zaman bu kadar kötü de olmamıştı.
Bu kafayla düzeleceği de yok.
Şimdi 100. yılı “coşkuyla” kutluyoruz.
Depremden yıkılmış şehirlerin enkazı karşısında durup kuruluşunu kutlamaya benziyor.
Ama biz yine de Türk usulü “mış gibi yapalım” ve ortada bir cumhuriyet varmış gibi kutlayalım.
Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu olsun.
Bugün Photoshop CC için Adobe Certified Expert belgesi almamın 6. yıldönümü.
Daha önce fotoğrafa hasrettiğim web sitem olan Photophily’de “fotoğrafın hayatımı nasıl kurtardığını” yazmıştım.
Derin, karanlık bir depresyondaydım ve […]