Şahin Uçar – Tarih şuuru üzerine

Geçtiğimiz günlerde kıymetli hocam Şahin Uçar‘ın yukarıdaki konuşmasını izleyip notlar aldım.

İnsanlık zihninin tekamül merhaleleri ve tarih şuuru üzerine hayli ufuk açıcı bir konuşma.

Filozof, tarihçi, şair (yaşayan tek divan şairi), müzisyen ve hattattır Şahin hoca, bu ülkenin değeri bilinmemiş değerlerindendir.

Aşağıda kendim için aldığım notları bulabileceğiniz gibi, Şahin hocanın kendi web sitesinde konuşmanın tam çözümüne de ulaşabilirsiniz:

https://sahinucar.com.tr/my-philosophy/tarih-suuru-21-sosyal-psikiyatri-kongresi-2015/

Notlar:

  • Tarih şuuru
  • İnsanın tekamül sıralaması
    • Alet yapımı
    • Sanat
    • Din
    • Düşünme
    • İlim
    • Tarih
  • Will Durant
  • Big History
  • Harp ve Sulh, Tolstoy ve önemi
  • Tarih şuuru 18. yy ortasında Almanya’da başlamış
  • Voltaire’le başlar, insanlığın ahvali üzerine bir düşünme girişimi
  • Dil
    • Şuuru en fazla biçimlendiren şey
    • Hem tarihin arşivi
    • Hem dünyamızı biçimlendiren şey
  • Neticede, biz tarih şuurunu en gelişmiş aşama olarak görüyoruz
  • Tarih şuuru İslam dünyasına ve bize henüz uğramamıştır
  • İbn Haldun var tabii bir tek
  • Tarih Felsefesi yapanlar
    • Yahudi Filo
    • Musa, Eski Ahit
    • Saint Augustinus
    • Eflatun
    • Aristo’nun Politikası
    • Bir bakıma, Musa’ya, Zerdüştiliğe kadar gider tarih şuuru diyebiliriz
    • Neticede eski
    • Çinde büyük tarihçi Su Su Ma Chen
  • Bunlar yeni değil elbette, o zaman neden 19. yy’da tarih şuuru ortaya çıkmıştır diyorum
    • Toplumdaki karşılığı nedir daha eski tarihlerde
    • İbn Haldun’u kim anlamıştır
    • Bunun cemiyet üzerindeki aksülameli, etkisi önemli, ne kadar değiştirdiği önemli
  • Bizde yok mu tarih şuuru
    • Bizde propaganda yapmak için tarihi kullanmak var
    • Saray propagandası için filan
    • Politik istismar ve manipülasyon malzemesi oluyor
  • Tarih öyle sanıldığı gibi kolay birşey değildir
    • Bir kere bilinemez
    • İkincisi, bilindiği kadarı bile anlaşılamaz
  • Bir cemiyette tarih felsefesi yapılması, o cemiyette tarih şuuru etkisi olduğu anlamına gelmiyor
  • 52:03 – İnsanların değişmenin bizzat kendi mahiyeti, kendilerinin de, etrafındaki dünyanın da şuurlarına inikası bakımından, hakiki mahiyetini kavrayacak kadar geniş bir kültürel perspektif ile, öyle bir insani tecrübe ile bezenmiş olması ve onu hisetmesi manasında bütün cemiyetin tarih şuuru. O yok işte.
  • Bu Batıda var.
  • Tarih niye bu kadar zor?
  • Tarih eski zaten, tarih felsefesi de eski, tarih filozofları var Batıda, Doğuda,  tarih şuuru yeni.
    • Tarih felsefesinin cemiyeti etkilemesi ve yönlendirmesi anlamında tarih şuuru
    • Ancak 19. yy’da Batıda var olan birşey, bize de hiç uğramadığı için;
    • Dünya hakkında son derece safdilane, zırva mahiyetinde dünya görüşlerinin cirit attığı ve birbiriyle cedelleştiği ve boğuştuğu bir dünya bugün İslam dünyası
  • Şuurun kendisi bir kere insanın zannettiği gibi değil.
  • Burdan beni görüyorsunuz. Uzaydan baktığınızda, farklı dalga boylarından vesaire, dünya bizim gördüğümüzden tamamen farklı ve zannettiğimizden bin kat daha enteresan ve son derece mucizevi bir dünya
  • Yıldırımlar bile hayatın oluşması ve devamında etkiliymiş.
  • Sadece belli ses ve ışık frekanslarını duyup görüyoruz
  • Böyle bir şuurun oluşmuş, yani etrafımızdaki dünya bize etki eder, bunu idrak etmişsin. Bunu hissettiğin için etrafını anlamlandırmaya çalışıyorsun ama istidadın mahdut
  • Sadece tek rengi gören, Qualia bahsinde, nörolog Mari dünyayı nasıl idrak eder
  • Yani sınırlarımız var
  • Dolayısıyla bizim gerçeklik hakkında ciddi bir şuurumuz olamaz.
  • Ama bizim bütün tecrübemizi bu şuur belirliyor, bu kısmi şuur.
  • 1:00:00 – Gördünüz, ondan sonra düşünmeye başlayacaksınız. Önce müşahade gelir, sonra muhakeme. Dil ondan sonra geliyor. Dil yok ki eski devirlerde. Dil daha sonra ortaya çıkıyor. Dili de insan şuuru biçimlendiriyor, ne biliyorsa ona göre dil. Ama dilin kendisi yeterli mi?
  • İnsan düşüncesinin kullandığı aletler; mantık, matematik, semantik. Bunlar da kusurları var, bunlar da sınırlı.
  • İnsanın gerçekliği algılayışında da farklı bakış açıları vardır:
    • Sanat
    • İlim
    • Tarih
    • Felsefe
    • Tasavvuf
    • Farklı oryantasyonlar
    • Din de öyle
    • Hangi mesleğe mensupsak o mesleğin bizi zorladığı mesleki deformasyonla, herşeyi kendi gördüğümüz gibi görmeye meyilliyizdir.
    • Dolayısıyla çok nakıs şuurumuz
  • Kripke Semantiği, Mantığı, Naming and Necessity
  • İsim her zaman müsemmaya temas etmez.
  • Gerçeğin tamamını müşahede ettiğimizi, hissedebildiğimizi vehmediyoruz, sonra bunları anlayabilecek akli melekelerimizin mevcut olduğunu vehmediyoruz. Halbuki mantığımızın da, semantiğimizin de bir sürü kusuru olduğunu biliyoruz. Yani muhakememiz, şuurumuz, dilimiz, ifademiz kusurlu. Dil yeterli bir alet değil. İster matemetik dili, ister mantık dili, ister sanat dili… Hepsinin dezavantajları vardır.
  • İlmin derinliğine indiğinizde işlerin iç yüzü sandığınız gibi değil.
  • 1:13:00 – Bunun en zoru da tarih şuuru, o yüzden en geç geliyor. Çünkü tarih dediğinizin içine sadece tarih hakkındaki malayani lakırdılar girmiyor.
  • Tarih felsefesi dediğimizin içine herşey giriyor; sanatı da, ilmi de, felsefeyi de, dini, hikmeti, gnostik hikmetleri ve tarihi elbette… Yani insanlığın meşgul olduğu ve insan faaliyetleri çerçevesine giren herşeyi ihtiva eder. İnsanlığın bütün bilgisinin, bütün hikmetin değerlendirilmesi anlamına geliyor.
  • O da yüksek kültür gerektiriyor.
  • Latince söz… Bunun Yunuz Emre’de karşılığı var: Sen sendeyken menzil alınmaz.
    Bahri olmadan gevher bulunmaz
    Sen sendeyken menzil alınmaz
  • Bir idrak, bir şuur kendisine dışarıdan bakmak kabiliyetini kazanmadıkça, kendi şuurunu yargılayacak kapasiteye ulaşmadıkça, yani kendisini aşmadıkça… Sen sendeyken, ben benim dediğin sürece, menzil alınmaz diyor.
  • Kendisine dışarıdan bakamayan bir zihin hata yapar, demiş Latinler.
  • Kendimize dışarıdan bakamadığımız için birçok insani komedya veya trajedi misalleriyle karşılaşıyoruz. Yani insan kendini aşabilseydi birçok problemini hallederdi ama o da kolay değil.
  • Beyazıd-ı Bistami, “Gerçeği aramakla bulamazsın ama bulanlar da arayanlardır.”
  • Şimdi herkes de tarih felsefesi yapamaz, hele münevverleri veya sıradan hiç tarihle, ilimle de ilgilenmemiş ahali, okur yazar olmayan ahali nasıl tarih şuuruna sahip olacak. Ona mecbursunuz kültürel endoktrinasyonla, Müslümanlık reklamı mı olur, milliyetçilik reklamı mı olur, emek reklamı mı olur manipülasyon vasıtası olan, bizde popüler olan tarih şuurunu zerk etmeye.
  • Çünkü adam gidemiyor daha ileri, kendisini aşamıyor.
  • Kendisinin sınırlı bir yaratık olduğunun farkında değil bir defa Müslümanlar.
  • Tanrı’ya kendi nefslerinden en başta -devletten, Müslümanlıktan, Peygamber’den, başka şeylerden birçok şirk koşuyorlar da- şirk koşuyorlar. Ben herşeyi idrak edebiliyorum, istisnasız, herşey benim gördüğüm gibi yani, ve anlayabiliyorum. Sanki Tanrı. Ya senin sınırlı muhakeme vasıtaların kardeşim. Üstelik de çok kusurlu. Ve ifade de edebiliyorum. Hepsi Tolstoy zannediyor kendini. Hödük sen laf etmeyi bilmiyorsun daha. Nerden ifade ediyorsun. Sen bir kere anlamış olsan bile anlatamıyorsun.
  • In culpa est animus, qui se non effugit umquam. / What is at fault is the mind, which never escapes from itself. — Horace, Epistles, 338.
    https://www.loebclassics.com/view/horace-epistles/1926/pb_LCL194.339.xml
  • Kendisinden kaçamayan, kendisinin dışına çıkamayan bir zihin, bir şuur -tarih şuuru anlamında söylüyorum- hatalıdır. O hatanın maalesef ağır bedelleri oluyor. Karşılıklı kimlik çatışmaları ve harpler gibi. Ve ağır, vahşice olanları gibi. Aşırı fanatik inançtan dolayı.
  • Hatm-i kelam.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Scroll to Top